Sanat akımından yaşam tarzına dönüşen minimalizm
Hegel’e göre “sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışı” olarak tanımlanan minimalizmin şimdilerde alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı, estetik anlayışımızı ve dekorasyon zevkimizi etkileyen bir akıma dönüştüğünü gözlemliyoruz. Bu akım bize; nesnelerin salt güzelliğine odaklanmayı, renklerde tasarrufa gitmeyi, azalma ve vazgeçmeyi öğütlüyor. Yılın en renkli ve gösterişli zamanı olan yılbaşını geride bıraktığımız şu günlerde, bütün o süslemeleri kutuya koyup kaldırma zamanı. Bu toparlanma evinize, bedeninize ve ruhunuza iyi gelecek. Geride kalan sadelik, düzen ve denge ile kendinize arınma mekanları hazırlayın. Evlerinizin kendini olduğu gibi ifade etmesine izin verin ve ‘az’ın gücüne inanın. Yaşam alanınızı daha hafif ve ferah göstermek için duvar ve yer döşemesi gibi geniş yüzeylerde olabildiğince açık tonları tercih edin. Oturma birimlerinin altında kalan büyük halılar seçmeye özen gösterin. Küçük halılar mekanın odağını ortaya alır ve odanızın olduğundan küçük görünmesine sebep olur. Ayrıca ışığı kesebilecek mobilyaları pencerelerden olabildiğince uzak konumlandırın. Karanlık köşeler için dekorasyonunuza uygun aplik ve lambaderlerden yararlanabilirsiniz. Yalın formlu ve natürel renkli mobilyalar hem mekanın zerafetini besler hem de kişisel zevkinizi yansıtacak küçük dokunuşlar için iyi bir zemin oluşturur. Sıcak bir atmosfer diliyorsanız ev tekstili ürünleri ile evinize renk ve dokular ekleyebilirsiniz.
Yeni başlangıçların rengi beyaz ile gösterişsizliği kutlama zamanı
Beyazın en iyi tamamlayıcısı olan siyah ve bulunduğu mekana şıklık katan vizon rengini kullanarak; cam ve metalin estetik gücü yüksek uyumundan faydalanarak; ışığı geçiren ve mekanı bölmeyen mobilyalar tercih ederek hem minimal hem de zarif alanlar yaratmak mümkün.