Röportaj: Fatih Ömercikoğlu
Podyumlardan ayrılsa da televizyon dünyasından hiç kopmayan, yılların güzelliğinden en ufak bir şeyi götüremediği, nev-i şahsına münhasır, dobra, güçlü, tabiata aşık, kendiyle barışık bir isim Tuğba Özay. Yakın arkadaşı koreograf Fatih Ömercikoğlu Plus için sordu, Tuğba Özay tüm samimiyeti ile yanıtladı.
1,80 boyun. Modellik için oldukça avantajlı ancak ortaokul – lise yıllarında çok uzun olmak nasıldı? O dönem zorluğunu çekmiş miydin?
Boyum 1.82cm. Çocukluğumdan beri çok dikkat çeken bir kızdım, hep uzundum, yaşıtlarımdan farklıydım ve boyumun uzunluğundan dolayı da elbette çok dikkat çekiyordum. Açıkçası hiç zorluk yaşamadım, genelde uzun boyluları arka sıralarda oturturlar. Ben hep en ön sıradaydım yani bazı şeyler tabi sadece boyla değil huyla da doğru orantılı… Dolayısıyla huyum da güzel olduğu için hayatımın hiçbir döneminde dalga konusu da olmadım. Genelde uzun boylularla dalga geçilir çocukluklarında ki bu bana göre çok yanlış bir şey ama ben her zaman uzun boyun avantajını yaşadım.
Hayalimde modellik yoktu.
Model olmaya nasıl karar verdin?
Aslında modellik fikri bana çok uzaktı, okul yıllarımda arkadaşlarım hep model olmam için diretiyorlardı ama benim farklı hayallerim, farklı hedeflerim vardı. Ben esasında keşfedildim. Bodrum’da yaptığımız tatilde sahilde güneşlenirken daha 15 yaşındaydım keşfedildiğimde. Hatta kolum kırıktı, motosiklet kazası geçirmiştim. Rahmetli ünlü modacı Ayla Eryüksel bir tane kıyafetini giymem için yalvar yakar beni kırık kolla defilesine çıkarmıştı Bodrum’da. Ben podyuma çıktığım anda müthiş bir alkış tezahüratla karşılandım… Ben yolda yürürken bile insanlar gelip modellik teklif ediyorlardı, kartlarını veriyordu ajans sahipleri. Annemle, ailemle görüşmek istiyorlardı. Dediğim gibi benim hayalimde yokken bir anda kendimi Best Model yarışmasının davetlisi olarak organizasyonda buldum. Daha 16 yaşındaydım. O gece çok dikkat çektim, bütün basın benimle ilgilenmişti hatta insanlar beni bir sene öncesinin dünya güzeli, yabancı bir model zannettiler. Keşfedilmem sonucunda da Vakko defilesiyle profesyonel modellik hayatıma başladım. Yedi yaşındayken tiyatro eğitimi almaya başlamıştım. Kurslara gidiyordum, çocukluğumdan beri oyunculukla iç içeydim aslında modellikten önce oyunculuk yapmaya başladım televizyon ekranlarında. TRT’de “Sonradan Görmeler” dizisinde yüzme öğretmenini canlandırıyordum. Sonrasında da defileler başladı ve beni Türkiye Güzeli çalışmasına soktular ısrarla. Hiç katılmak istemiyordum ama yarışma neticesinde Türkiye Güzeli oldum ve altı ay sonra, Dünya Güzellik Yarışması seçmelerinde ülkemi temsil ettim ve Dünya İkincisi oldum. Aynı yarışmada “Dünyanın En İyi Vücutlu Modeli” seçildim ve böylece 26 sene geçti iş hayatımda.
Unutulmaz bir defile anın var mı?
O kadar çok ki… Sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde defilelere çıktım, müthiş şovların içerisinde yer aldım. Moskova’da Atina’da Almanya’da Amerika’da Paris’te Mısır’da İsrail’de Lübnan’da Türkiye’nin hemen her yerinde binlerce defilede yer aldım, o kadar güzel anılar biriktirdim ki. Vakko defilelerini hiç unutamam özellikle bir tanesi benim için çok çok güzel muazzam bir defileydi çünkü yurtdışından yabancı bir grup getirmişlerdi. Tamtamlar çalıyorlardı ve biz tamtamlar eşliğinde canlı müzikle podyuma çıkmıştık, müthiş bir coşku yaşamıştım. Mısır’da dünyaca ünlü şarkıcı Amr Diab ile podyuma çıkmıştım ve orada da dünya basınından müthiş bir ilgi görmüştüm hatta o defileden sonra İsrailli bir menajerle çalışmaya başlamıştım. Sonrasında da İsrail’de çok büyük reklam kampanyaları çektim. Avrupa’daki jübilemi Monaco prensi Prens Albert’in düzenlemiş olduğu gecede baş manken olarak podyuma çıkıp gerçekleştirdim. Türkiye’de de Yıldırım Mayruk ustamın Cumhuriyet Kadınları defilesine çıktım, Yıldırım Mayruk ve Barbaros Şansal bana taç takarak podyumların kraliçesi ilan ettiler ve Türkiye’deki jübilemi de böyle muazzam bir defileyle yaptım. O kadar güzel anılarım var ki ya film olur ya roman.
Günümüzde insanlar dobralıkla saygısızlığı karıştırıyorlar.
Modellik, oyunculuk, şarkıcılık, şarkı sözü yazarlığı, yazarlık… Sırada ne var?
Ben çocukluğumdan beri çok yönlü bir insandım. Eğitimci bir ailenin kızıyım. Çocukken de aynı anda birçok şeyle uğraşırdım. Kova burcuyum. Yaptığım, uğraştığım her işin hakkını veririm. Bundan sonra aktif siyaset ve organik tarımla ilgili çalışmalar düşünüyorum ama şu an yine sahne çalışmalarım devam edecek o yüzden birkaç senesi var diyebilirim.
Dobra bir kadınsın. Bugüne kadar keskin açıklamalarınla gündeme de geldin. Bu güç nereden geliyor?
Öncelikle teşekkür ederim ama yine bazı şeyler çocukluktan diye düşünüyorum. Çocukken ne idiysem bugün de oyum esasında. Saygısız bir insan değilim, günümüzde insanlar dobralıkla saygısızlığı karıştırıyorlar. Ben inandığım şeyleri savunan bir insanım. Küçük beyinler kişileri, orta beyinler olayları, büyük beyinler konuları tartışır derler. Ben her zaman konuları tartışmaktan yana oldum. Basit polemikler içine girmekten mümkün olduğunca kaçındım ama doğruluğuna inandığım her şeyin de savunucusu oldum.
Aşkla, ilişkilerle ilgili de sivri açıklamaların oldu. İlişkililerini göz önünde yaşamasan da halkın algısında güçlü, taşıması zor ama sevgi dolu bir Tuğba Özay var. Eşinin, sevgilisinin yanında nasıl kadın Tuğba? Ekranda gördüğümüzden ne kadar farklı?
Özel hayatımla gündeme gelmekten hiçbir zaman hoşlanmadım. Beni hiçbir zaman bir onla bir bunla görmediniz, göremezsiniz. Özelini mümkün olduğunca özel yaşamayı tercih edenlerdenim. İşimle gündeme gelmeyi seviyorum ama yaşadığım bir şeyi de asla inkâr etmedim, etmem. Tuğba Özay, evet çok güçlü bir kişilik. İlişkimde çok fedakârımdır, sevgi doluyumdur, mücadele ederim, emek veririm para pul asla gözümde değildir, mevki makam asla umurumda olmaz. Benim için önemli olan sevgi, saygı, sadakat, sorumluluk ve güven duygusudur. Sürprizler yaparım, çılgınlıklar yaparım, sevdiğim adamın terini içerim. Ben herkesi hayatıma almam, alınca da kolay vazgeçmem. Sevdiğim adama yol olurum, yoldaş olurum, ışık olurum, eş olurum. Yalana asla izin vermem kendim de yalan söylemem. Benim sevdiğim adam şunu bilmelidir ki; ben bir ordunun içine de girsem tek başıma dimdik oradan çıkarım. Tek eşliliğe inanırım. Ayrılınca dahi o ilişkinin ayrılık acısının yasının tutulması gerektiğine inananlardanım… Çocuk ruhluyumdur küçük şeylerle beni mutlu etmek çok kolaydır.
Benim adım “Tabiatın Kızı”.
Yıllar güzelliğine güzellik katıyor. Güzellik rutininde neler var?
Güzelliğim için önce Tanrı’ya sonra genlerime çok şey borçluyum ama bu mirası korumak bu bedene saygı duymak benim elimde. Alkol almam, sigara içmem. Tabiatla iç içeyim o yüzden benim adım “Tabiatın kızı”. Doğayı çok seviyorum.
Günlük hayatta hiç makyaj yapmam profesyonel makyaj yaparken de fondöten kullanmam. Hayatımda hiç estetik operasyon yaptırmadım ama cilt bakımlarımı ihmal etmem. Yüz yogası yaparım. Yaz aylarında dünyanın en güzel, magnezyum açısından en zengin suyu olan Manavgat ırmağında yüzerim. Cildimi korurum. Avokado maskesi yaparım. Bazen sodayla yıkarım bazen buz kompresi yaparım ama güzellik içteki güzelliktir kalbimin güzelliği her zaman yüzüme yansır.
Formun için özel diyet reçetelerin var mı?
Hayatım boyu hiç diyet yapmadım ama çocukluğumdan beri spor yapıyorum. Sporla beraber yine genetiğime çok şey borçluyum çünkü bizim aile yapımız hep uzun boylu ve ince, atletik yapılı… Türkiye’de ilk fitness DVD’lerini ben çıkardım. Sporun önemini yıllardır özellikle kadınlarımıza vurguluyorum. Eski yüzücü ve eski voleybolcuyum. Şu anda profesyonel olarak yapmasam da amatör olarak spor hayatıma devam ediyorum. Yoga yapıyorum, fitness yapıyorum, ağırlık çalışıyorum. Ormanda 2-3 saatlik yürüyüşler yapıyorum. Esnek bir vücudum var.
Sabah kahvaltısını asla ihmal etmem. Yumurta ve sebze vazgeçilmezimdir. Haftada bir gün muhakkak kırmızı et yerim. Asitli içeceklerin ve konsantre meyve sularını asla tüketmem. Mümkün olduğunca doğal beslenmeye dikkat ederim ve akşam 7:30’dan itibaren yemek yemem. Günde bir adet Türk kahvem muhakkak vardır onun dışındaki kahveleri de içmem.