BEE’O kurucusu, Uluslararası Arı Ürünleri Standartları (ISO) Komisyonu Üyesi, Gıda Yüksek Mühendisi
Uzun yıllardır iş dünyasında yer almaktasınız. İşinizi/markanızı sizden dinleyelim isteriz.
Gıda Yüksek Mühendisi olarak oğlumun bağışıklık sorununa çözüm ararken BEE’O Propolis yolculuğumuz başladı. Ziraat Yüksek Mühendisi ve aynı zamanda Arıcılık Uzmanı eşim Taylan Samancı ve İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünde hocam olan öğretim üyesi Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ile birlikte firmamızı kurduk. KOSGEB destekli Ar-Ge projesi ile 2013 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi ARI Teknokent’te, Türkiye’de daha önce üretilmeyen propolisi, yine Türkiye’de bir ilk olan “Sözleşmeli Arıcılık” modeli ile üretmek adına yola koyulduk. Türkiye’de ilk defa yerli propolis üretimini başlattık.
Yine İTÜ ARI Teknokent’te geliştirdiğimiz özütleme yöntemi ile Ar-Ge, inovasyon, girişimcilik ve ihracat alanlarında 17’si uluslararası toplam 33 farklı ödüle layık görüldük. Arı ürünleri alanındaki uzmanlığımız ile yurt içinde BEE’O ve BEE’O UP, yurt dışında ise BEE&YOU markasıyla, propolis, arı sütü, polen, arı ekmeği ve ham bal; ayrıca arı ürünleri içeren %100 doğal karışımlar, tabletler, damlalar, spreyler, cilt bakımı ve diğer katma değerli ürünler üretiyoruz. Ürünlerimizi, Amerika, Güney Kore, Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, İsveç, İngiltere, Fransa, Kıbrıs, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan’a ihraç ediyoruz ve Anadolu propolisini bir dünya markası yapma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. 4000 sözleşmeli arıcımız, 400.000 arı kovanımız, 4000 metrekarelik tesisimiz ve 160 kişilik uzman kadromuz ile Türkiye’nin en büyük propolis ve diğer değerli arı ürünleri üreticisiyiz.
İş hayatında vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?
Gıda yüksek mühendisiyim fakat kendi işimi kurmaya karar verdiğimde pazarlama ve diğer alanlarda da kendimi geliştirmek adına MBA yaptım. Tabi bunun yanında iş dünyasında karşılaşılabilecek problemler ile nasıl baş edileceği konusunda da deneyim sahibi olmak oldukça önemli. İş dünyasının içerisinde yer aldığınızda bunları da öğreniyor ve tecrübe ediyorsunuz. Kendi işinizi kurmanın maddi ve manevi zorlukları var. Özellikle manevi zorluklarından bahsedecek olursak, “yapamazsın, kadınsın, sorun olur, ailen var, zorlanırsın hem çocuklar hem de bu kadar ağır iş sorumluluğunu nasıl yürüteceksin” gibi çevrenizde olumsuz mesajlar verenler olabiliyor. Hayalleriniz varsa öncelikle bunları duymazdan ve görmezden gelmeniz gerekiyor. Özellikle işinizi kurduğunuz ilk yıllarda işin hem uygulayıcısı hem de yöneticisi olmak zorundasınız. Burada da tabi ki aile ve eş desteği çok önemli. Bu desteği alıyorsanız zaten çok daha kolay atlatabiliyorsunuz. Tüm bu anlattığım süreçler benim asla vazgeçmediğim prensiplerimi ortaya çıkarttı. Asla yılmamak, sürekli kendimi geliştirmek ve inandığın yolda yorulmadan çalışmak.
İş dünyasında kadın olmanın avantaj ve dezavantajları neler?
Profesyonel hayatta kadınların karşılaştığı birçok engel ve sorun var. Maalesef ülke fark etmeksizin bu durum dünyanın birçok yerinde geçerli. Yaşadığımız modern zamanlar ne yazık ki kadınlara karşı var olan ön yargıları değiştirmiyor ve bu konu halen gerekli önemi görmüyor.
Kadınların karşılaştığı engeller arasında aslında en başta eğitim engeli geliyor. Kız çocukları okula gönderilmiyor ya da yüksek öğrenim görmüyor. Kızların, kadınların tek görevinin evlenip aile kurmak olduğuna inanılıyor. “Böyle gelmiş, böyle geçer” gibi bir yargı söz konusu.
Bunun dışında iş yerlerinde de birçok sorun var; cinsiyetçi söylemler, işe alma koşullarında eşitsizlik, maaşlarda eşitsizlik, evlenme ve doğum durumlarında işten çıkarmalar bunların başında geliyor. Kadınlar iş hayatına atılsalar da evdeki sorumluluklar aynı şekilde hala ondan bekleniyor ve bu kadınların üzerinde daha da fazla baskı yaratıyor. Kadınlar “geleneksel” sorumluluklarından özgürleşemiyor.
Kendimce çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Eşim azmimin karşında durmadı, hep yanımda yer aldı, kariyerlerimizde beraber yürüdük. Evdeki sorumluluklar eşit şekilde dağıldı. Fakat iş dünyasında bazı ön yargılarla karşılaşmadım diyemem. Kadın girişimci olarak yola çıkarken, başarılı olacağıma dair şüpheler vardı. Kadınların iş dünyasına uygun olmadıklarına ve hassas, kırılgan yapıda olduklarına dair yanlış bir inanç var. Bu inançtan ben de payımı aldım. Oysaki durum tam tersi; kadınlar her duruma göğüs gerebilecek büyük bir cesarete ve dayanıklılığa sahip. Bunu şahsen kanıtladığımı ve kanıtlamaya devam ettiğimi düşünüyorum.
Anne olmak iş dünyasında bir engel olarak görülüyor. Sizin bu konudaki bakış açınız nedir?
Benim girişimcilik hikayem anneliğimle doğrudan ilişkili. Bazen annelik girişimciliğin önünde bir engel gibi görülse de benim için öyle olmadı. Tam tersine itici bir güç oldu. Bir gıda mühendisi olarak uzun yıllar özel sektörde Ar-Ge ve kalite konularında çalıştım. Özel sektördeki bu süreçte, ilk oğlumda ciddi bir bağışıklık problemi ile karşı karşıya kaldık. Oğlumun bağışıklık sorununa çare aradığım dönemde propolis ve arı sütü ile tanıştım. Ama ülkemizde üretilmediğini ve Çin’den geldiğini öğrenince, Çin ürünlerine güvenmediğim için, oğlum için kendim üretmeye karar verdim. Ve bu ürünleri tüm annelere ulaştırma hayaliyle yola çıktım. Türkiye’de daha önce üretilmeyen propolisi yine Türkiye’de ilk kez “Sözleşmeli Arıcılık” modeli ile üretmek ve proses yöntemini geliştirerek insan tüketimine uygun hale getirmek için sevgili eşim Taylan Samancı ve değerli hocam Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ile 2013 yılında KOSGEB destekli Ar-Ge projesiyle firmamızı İstanbul Teknik Üniversitesi ARI Teknokent’te kurduk. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin en büyük yerli propolis üreticisi olmaktan gurur duyuyorum.
Bu işe adım atarken pek çok insan ticaretin farklı olduğunu ve zorlanabileceğimi belirtti. Kurumsal hayatı bırakıp, her şeye yeniden başlama durumumu eleştirenler oldu. Fakat yılmadan, hayalim doğrultusunda ilerlemeye devam ettim. Özel yaşamımda da ailem beni çok destekledi. Yoğun tempoda çalışırken aileden aldığınız destek daha da önemli hale geliyor. Bir kadın girişimci için de eşinin desteğini alıyor olmak çok önemli. Eşim Taylan Samancı, aynı zamanda ortağım. Benim de her zaman en büyük destekçim oldu.
Özetle, anne olmanın hiçbir koşulda bir iş kadını da olmanın önünde bir engel olduğunu düşünmüyorum. Aksine anne olmak, kadınlara planlı ve programlı olmayı öğretiyor.
Genç ya da yaşlı tüm kadın girişimcilere önerileriniz nelerdir?
Öncelikle bir işi gerçekten seviyorlarsa ve istiyorlarsa adım atmaktan çekinmesinler. Kendilerini sürekli geliştirsinler ve tabii çalışmaktan hiç vazgeçmesinler. Bilgiye ve inanca sahipseniz, o işi başarmak için yeterli gücünüz var demektir. Kendinize inanın, istekli olun, çok çalışın ve risk almaktan çekinmeyin… Kendilerini geliştirmek için eğitimleri takip etsinler, devlet desteklerini takip etsinler, gerekiyorsa üniversiteye dönüp yeniden eğitim almaktan çekinmesinler. Bir işi iyi yapabilmenin temeli onu çok iyi bilmekten geçiyor bu yüzden hayat boyu eğitim çok önemli. Bunlara ek olarak mali risk almaktan korkmasınlar, işi doğru yaptığınız müddetçe mali sorunları aşabiliyorsunuz. İş planı yapmayı ve bu planı uygulamayı harfiyen yapmak gerekiyor. Ve sizin çevrenizde işinizle ilgili destek olabilecek birçok insan olabilir, örneğin kadın girişimciliği üzerine dernekler var. Ticaret ve Sanayi odaları var. Buralara üye olup, eğitimlerden yararlanmak ve başarmış olan insanların hikayelerini dinleyip onlarla temas halinde olmak büyük önem arz ediyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2015’te yayımladığı Cinsiyet Ayrımı Raporu’na (Gender Gap Report) göre aynı işi yapan bir kadın ile bir erkeğin maaşı günümüzden 117 yıl sonra; yani 2133 yılında eşit olabilecektir. İş dünyasında kadınların eşit haklarla çalışabilmesi için sizce neler gerekli?
Öncelikle, iş dünyasında kadın sayısının artması şart. Kadınların iş dünyasına ve ekonomik düzene getirebileceği, katabileceği yenilik, farklılık ve güç çok fazla. Toplum geri kalmış bakış açıları ile kendi kendini bundan mahrum bırakmamalı. Bunun için en önemli adımın şirketlerde kadın kontenjanlarının oluşturulması olduğuna inanıyorum. Ayrıca kadınlara yönetim kadrolarında da daha fazla yer verilmesi gerekiyor. Biliyorum ki bu birçok yaratıcı adım ve çözümü de beraberinde getirecek.
Toplumun kadın ve erkeğe dayattığı roller hakkında ne düşünüyorsunuz?
Daha ilk başta, bir bebek doğduğu an cinsiyetçi yaklaşımlar başlıyor. Dünyada ülke fark etmeksizin çocuklar daha en baştan “kadının rolü anneliktir, erkeğin rolü sert olmaktır” gibi bir mesajlar ile büyütülüyor. Haliyle bu yaklaşım da büyüdükçe değişmiyor, öğrenildiği ve sorgulanmadan benimsendiği için daha da kök salıyor ve yaygınlaşıyor.
Neyse ki artık toplumlar, bu cinsiyetçi yaklaşımlarla ilgili bilinç kazanmaya başladı. Yeni nesilde cinsiyetlerin üstlendiği rol algısı değişmeye başladı. Bu değişimden bir kadın girişimci ve iş kadını olarak çok umutluyum.
Başarı sizin için nedir?
Benim için başarı yaptığım iş ile insanlığa ve doğaya faydamın dokunması demek. İlk başta oğlumun bağışıklığı problemini çözmek için çıktığım bu yolda, bu ürünleri herkese ulaştırma hedefim doğrultusunda ilerliyorum ve tüketicilerimizden çok güzel geri dönüşler alıyorum.
Aynı zamanda saf Anadolu propolisini ve diğer değerli arı ürünlerini dünyaya tanıma amacındayım ve bir dünya markası olma yolunda ilerliyoruz. Bunu yaparken aynı zaman da arı ürünlerini “Sözleşmeli Arıcılık” modeli ile kovandan sonraya tüketicilerimizle buluştururken doğru arıcılık teknikleri uygulayarak hem doğayı hem de Anadolu arıcılığını koruyoruz. Şu anda saf Anadolu propolisi ve diğer arı ürünlerinden ürettiğimiz katma değerli ve inovatif ürünlerimizi başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere 14 farklı ülkeye ihraç ediyoruz. Bu benim ve ülkem adına çok gurur verici.
İş hayatınızda sizi, başarılı kılan farkınızın hangi özelliğiniz olduğunu söyleyebilirsiniz?
Kesinlikle çalışkanlığım diyebilirim. İşimin her alanını büyük titizlikle yönetiyor ve kontrol ediyorum. Kendimi sürekli geliştiriyorum. Yeniliğe ve yeni fikirlere açığım ve takım çalışmasına inanıyorum. Bu da zaten iş yaşantısında size başarıyı getiren en önemli faktörler.
Yoğun temponuzda dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için neler yaparsınız?
Çok yoğun bir iş temposu ile çalışıyoruz ancak en önem verdiğim şey aileme yeterli zamanı ayırabilmek. Özellikle çocuklarla özel zamanlar yaratmak ve onların keyif aldığı aktiviteler yapmak en büyük hobim.
Bunun dışında özel bir film koleksiyonuna sahibim. Fırsat bulduğumuzda sinemada vizyon filmlerini ve film festivallerini kaçırmamaya çalışıyorum.