Yemek pişirmek ve aşçılıktan çok daha fazlası olan gastronomi, oluşan bu farkındalık nedeniyle de bir süredir gençlerin gözde meslekleri arasında.
Son olarak ise Covid-19 pandemisi sebebiyle insanların evde kalması bu alana yönelimleri bir hayli artırdı. Elbette iş sadece yemek yapmakla sınırlı kalmayarak bin bir emekle yapılan yemeği en güzel şekilde sunmakla devam ediyor. Özenle hazırlanan sofralar, tüm aileyi kucaklayan keyifli ortamlara zemin hazırlıyor. Dolayısıyla pandemi etkisiyle evlere kapananlar, ev ve mutfak eşyaları sektörünü de iyice canlandırdılar. Tüm aile fertlerinin evde kalmasıyla, güzel tasarımlara sahip uyum içindeki ürünler eşliğinde sunulan enfes yemekler birlikte geçirilen zamanları daha da keyifli hale getiriyor, aileyi birleştirip bütünleştiriyor.
2 yıllık Ar-Ge ve altyapı çalışmalarından sonra ortaya çıkan Kadı Kızı da bu keyifli aile sofralarında yer almayı hedefliyor. Kadı Kızı markasının Yönetim Kurulu Başkan Vekili ise kendisini şef ve girişimci kimliğiyle de tanıdığımız Özlem Mekik.
Kadı Kızı nasıl ortaya çıktı? Süreç nasıl ilerledi?
Kadı Kızı Markasının doğuşu, ekip arkadaşlarımızın yaptığı fikir paylaşımları sonucu ortaya çıktı. Marka adı için birçok öneriyi değerlendirdik. Özellikle bu markanın yerel, yöresel ve tarihimizden gelen bir esintiyi içinde bulundurması konusunda ekip olarak hemfikirdik. Kadı kızı tüm bu özellikleri içinde barındırıyor olmasının yanında, güzelliğin ve kusursuzluğun çok ince bir tarifidir.
Kadı Kızı Yaklaşık 2 yıldır altyapı çalışmalarını sürdürdüğümüz bir proje idi. Pandeminin de ortaya çıkması ile beraber zorunlu bir hızlanma ile projeyi hayata geçirdik.
Ürün gruplarınızdan bahseder misiniz?
Kadı Kızı masaüstü ve pişirim ürünlerine öncelik vererek oluşturduğu ürün gamına ilerleyen günlerde yine evlerde kullanılan birçok farklı ürün ile zenginlik katacak. Ana ürün grubu mutfak pişirim ürünleri ve sofra sunum ürünleridir.
Sofra sunumu yaparken nelere dikkat edilmeli?
Sofra sunumu, restoran ve mutfağın vitrinidir. Eğer vitrininizi şık bir şekilde hazırlarsanız, müşterilerinizi en iyi şekilde ağırlamış olursunuz. Peki, şık bir sofra sunumunu nasıl hazırlayabiliriz? İlk iş olarak, masa örtüsü kullanmaktan hoşlanıyorsanız ya da mekânınız da böyle bir tercihiniz varsa, sofraya yakışacak bir örtü seçmelisiniz. Bu nedenle yemek takımlarınızın seçimi de çok önemli… Ardından tabaklarınızı yemek sırasına göre düzenlemeniz gerekiyor. Çatal, bıçak ve kaşıkları olması gerektiği gibi yerleştirmeli, peçetelerinize de ayrıca önem vermelisiniz. Bardaklar, tuzluk ve biberlikler misafirlerin ulaşabileceği uzaklıkta olmalı…
Bunun yanı sıra çiçekler ya da mumlar, bir restoran sofrasının en şık aksesuarlarından biri olabilir. Tüm detayları düşünmeli ve bunu yaparken renk uyumuyla birlikte kullanım kolaylığı ve tabii hijyene son derece önem vermelisiniz. Masada bütünlük olmalı ve boşlukları da bu bütünlük içinde doldurmalısınız. Tüm bunlar elbette öncelikle sizin zevkinizi yansıtacaktır. Yine de sofra sunumunun ayrıcalık bir eğitim dalı olduğunu da belirtelim. Profesyonel alanda bu konuda eğitim alabilir ve misafirleriniz çok daha şık sofralarda ağırlamanın püf noktalarını öğrenebilirsiniz.
2021 yılında sofra ve mutfak eşyalarında trendler nelerdir?
2021 yılında trendler arasında ilk yerini alan renk Okyanus Mavisi ve mavinin diğer mürekkep tonları. Biz de zaten 2020 yılının ikinci yarısında ürünlerimizi tasarlarken ve üretirken bu konuyu dikkate almıştık. Bu sebeple ürün gamımızda birçok okyanus mavisi ve derin mavi tonlarda ürünlerimiz mevcut. Mavi, senenin evlere huzur ve sükûnet getiren rengi olarak karşımıza çıkıyor 2021’de. Özellikle huzurlu ve sakin evlere en çok ihtiyacımız olduğu dönemde.
Mutfak sektöründe değişen trendlerden bahseder misiniz? Hangi trendleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Mutfak sektöründe değişen trendleri, Covid 19 sonrası olarak düşünmek ve cevap vermek çok daha doğru olacaktır. Şurası bir gerçek ki, ne dünya ne de Türkiye Covid 19’un öncesine tekrar dönemeyecek. Üstelik gelecek günlerin yeni salgınlara gebe olmadığını hiç kimse söyleyemez. Bu durumda mutfak sektörünün de Covid 19 ile değişip, dönüştüğünü söyleyebiliriz. Şöyle ki; ev dışı tüketimine olan ilgi, çeşit ve sosyalleşme mutfak sektöründeki trendleri de belirleyici duruma geliyor. Örneğin, salgın sonrası insanların sosyalleşme geleneğini bozmadığını, daha dikkatli ve kısa süreli de olsa dışarı çıktıklarını ve sevdikleri insanlarla bir araya gelerek yemek yediklerini, kahve içtiklerini, sohbet ettiklerini görüyoruz.
Peki bu itinalı sosyalleşme ile mutfak trendinde neler değişti veya değişebilir? Her şeyden önce hijyenin ön plana çıktığını görüyoruz. Bu elbette mutfağın olmazsa olmazıydı, fakat artık müşterinin çok daha dikkatini çeken bir noktada… Bu da hijyen açısından çok daha kullanışlı, pratik ve temizlemesi kolay mutfakların, araç gereçlerin ön plana çıkması demek… Tüketiciler artık içeriğini görebildiği, temizliğinden emin olduğunu ürünü tüketmek istiyor bu da mutfaklara şeffaf bir tasarım sağlayacaktır. Bununla birlikte herkesin elinin değdiği menü kartları da tarih olmak üzere. Dijital platformlar bu alanlara hızla giriyor. Dijital QR artık her yerde olacak. Ayrıca dijital ödeme sistemleri de yeni trendler arasında… Paket servisler önlemez şekilde yükseliyor. Bu da mutfak trendlerinde daha hızlı paket hazırlığı alanlarının tasarımlanmasını sağlayacaktır. Tabii Bulut Sistemi de yeni trendler arasında… Ben de işletmeci bir şef olarak bu tür yeni trendleri takip ediyorum.
Türkiye’deki gastronomi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gastronomiyi genel olarak tanımlamamız gerekirse, geçmişten günümüze yiyecek ve içecek alanlarındaki tarihsel gelişmeleri ayrıntılı olarak ele alan bilim dalı diye açıklayabiliriz. Bu bilim dalı, ev dışı yemek sektörünü inceler, gelişimine destek olur. Bir işletmeci şef olarak Türkiye’deki gastronomi sektörünü birkaç başlık altında değerlendirmek isterim. İlki “iyi bir işletme” başlığını taşıyor. Aslında sektörün gelişme hızının en fazla olduğu nokta tam burası! Türkiye’nin inişli çıkışlı ekonomisi her geçen gün yeni ve oldukça şık, büyük yatırımlar gerektiren mekânların açılmasını, yerli yabancı zincirlerin kurulmasını engelleyemiyor. Yeni bir mekân açmak, düşündüğünüzden çok daha pahalı bir iş, üstelik sadece mekânı açmakla bitmiyor. Personelinden menüsüne, reklam ve halkla ilişkilerinden mutfak donanımına onlarca önemli konuyla ilgileniyorsunuz. Bununla birlikte büyükşehirlerde iyi ve kaliteli mekânların sayısı artıyor, bu da işin gayet iyi yapıldığını gösteriyor.
Son yıllarda başta İstanbul olmak üzere birçok şehrimizde yatırımcının ya da girişimcinin ev dışı tüketime hizmet verme ilgisi artmıştır. Bu durumu Türkiye’de gastronomi sektörünün gelişimi olarak algılıyorum… Fakat bu gelişimin içeriği uzmanları, yatırımcılar ve devlet tarafından tartışılmalı ve kalite standartları mutlaka kanunlar çerçevesinden belirlenmeli… Mutfaktaki uzmanlığımızı işletmecilik alanındaki gelişmeleri takip ederek ve kendimizi geliştirerek başarılı işler ortaya koyabilir, yeni ve yerli zincir markalar yaratabilir, sektöre büyük katkı sağlayabiliriz.
İkinci noktada, turizmin içerisinde gastronomi sektörünü konuşmak gerekebilir. Sektörün en hızlı işlediği alanlardan biri de turizm… Son yıllarda hızla yayılan gastronomi turizmi içerisinde henüz birkaç ilimizin dışında, tam olarak yer alamasak da Türk ve Anadolu mutfak kültürlerinin gastronomi turizminin gelişmesine yoğun katkısı var. Bu alanlarda yerel belediyelerin çabaları ve kişisel girişimler, alanın genişlemesini ve yayılmasını sağlıyor. Gastronomi, kültürel mirasımıza sahip çıkmanın, bu paha biçilmez değerleri dünyaya tanıtmanın, üstelik bunlardan ekonomik girdi sağlamanın en iyi yollarından… Bu alanda devlet desteğiyle parlak bir geleceğimiz olduğunu düşünüyorum. Üçüncü olarak, gastronomi sektöründe ev dışı tüketim alanına değinmek isterim. Kaliteli hizmet veren mekânlarla direkt bağlantılı olan bu konu, toplumun ekonomik ve sosyal gelişmişliğinin bir göstergesini oluşturuyor. Son yıllarda, gelir düzeyindeki dengesizlikler insanların ev dışı tüketimini de etkiliyor.
Teknolojinin hızlı gelişimi ve internetin hayatımıza girmesi de gastronomi sektöründe giderek önemini ve payını artırıyor. Şu anda ev dışı tüketimine neredeyse rakip hale gelen “İnternet üzerinden sipariş” modeli giderek yaygınlaşıyor ve insanların tercihi durumuna geçiyor. Büyükşehirlerdeki insanların zamana yetişme problemi evde yemek pişirme kültürüne olumsuz etki yapsa da Türk insanının zengin, lezzetli sofraları terk etmesi pek mümkün değil!
Son olarak tarım politikalarımızın da gastronomi sektörünün gelişmesinde çok önemli bir etken olduğunu belirteyim.
Yemek yarışması programlarının sektöre katkısı olduğunu düşünüyor musunuz?
Bir katkının oluşması için bilimsel bir alanın oluşması gerekir. Yemek yarışması programları, daha temeline inersek popüler kültürün bir parçası diyebiliriz. Zaten, ekranda izlediğimiz de bir senaryodan ötesi değil! Diğer bir deyişle seyirciler için tasarlanmış bir TV şovu! Bu programların sektöre katkısının olabileceğini düşünmüyorum. Gençlere bilgi aktarımı yapıyor mu tartışılır tabii… Şeflerimize saygım sonsuz ancak bilgilerini çok daha verimli platformlarda paylaşmaları sektöre katkı sağlayacaktır.
Aşçılığın yanı sıra aynı zamanda girişimcisiniz. Nasıl karar verdiniz?
Bu aslında mesleğimle eş yürüyen bir süreçti benim için… Yemek pişirmek, sunmak ve bunları yiyenlerin beğenisini almak çocukluğumdan bu yana yaşadığım bir süreç veya bir tür aile kültürü… Aklımdaki “Bir restoranım olmalı” düşüncesi de bu kültürün bir ürünü aslında…
Ailemin ve ortaklarımın desteği, girişimci olmam kararıma yoğun destek verdi. Bir yandan üniversite eğitimimi tamamladım. Böylece aşçılığın yanı sıra işletmeci şef olmanın da önemli detaylarını öğrendim. Tüm bu donanımlar ve çevremden gelen destek, girişimci olarak yoluma devam etmemi sağladı.
Ülkemizde gastronomi dalında kadın girişimlere sunulan teşvikleri nasıl buluyorsunuz? Sektörde kadın girişimlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Kadın girişimcilere sunulan teklifleri oldukça olumlu buluyorum ve birçok kadın girişimcinin uzman oldukları alanlarda başarılı olduklarını biliyorum. Aşçılık dünyanın en güzel ama en yorucu mesleklerinden biri… Bu mesleği tercih edecek olanların öncelikle bu gerçeği kabul etmeleri gerekiyor. Aslında gastronomi alanının neredeyse tamamı böyle… Burası hizmet sektörü ve müşterinizi memnun etmek için gece gündüz çalışmanız gerekiyor. Bu da elbette fiziki bir çaba demek… Çok erken kalkılan saatler, uzun çalışma süreleri, erkek egemen bir mutfak! Pek kolay olduğu söylenemez. Yine de aşçı olmak bir tutku… Eğer gerçekten bu mesleği yapamaya karar verdiyseniz, kararınızdan asla vazgeçmemenizi öneririm… Bununla birlikte mesleğin yan kolları veya içinde barındırdığı çeşitlilik de kadınlar için alternatif çalışma alanları olabilir. Sektördeki kadın girişimcilere önerilerim ise alanlarında sürekli kendilerini geliştirmeleri, eğitim almaları, uygulama alanlarında sıklıkla pratik yapmaları… Girişimci olmak birçok riski beraberinde getiriyor. Yine de kadın ruhunun ve yapıcı gücünün bu zorlukları aşacağına eminim…
Sektörün kadınlar için zorlukları nelerdir?
Önce de söylediğim gibi aşçılık daha erkek egemen bir meslek… Bunun temel nedeni çalışma koşullarının ağırlığı… Çok uzun saatler çalışmak zorunda kaldığınız gibi çoğu zaman ailenize ayıracak alan dahi bulamıyorsunuz. Biraz zorlayıcı bir meslek, aşçılık… Ayrıca dur durak bilmeden okumalı, araştırmalı ve hiçbir zaman yerinizde saymamalısınız. Biraz kendini mesleğe adamakla ilgili bir durum… Oysa bir kadın için ailesi de çok önemlidir, diğer birçok şeyle birlikte… Bu nedenle kadınlar için zorlukları olan bir meslek…
Sektöre sunduğunuz yenilikler nelerdir?
Bu bir karma aslında… Benim sektöre sunduklarım kadar bu sektörden de öğrendiklerim ve hâla öğrenmeye devam ettiklerim var.
Aşçılık temelde, babadan oğula geçen ya da usta çırak ilişkisinin en geleneksel haliyle yaşandığı bir meslek… Bu benim için de geçerli… Belki çıraklık yapmadım ama mesleğe başlarken ben de eğitim aldım, ustalarla çalıştım, onlara danıştım vb… Benim sunduğum en temel yenilik, bir kadın olarak mesleğin tüm zorluklarına rağmen ayakta kalınabileceğini ve başarılı olunabileceğini erkek egemen bir alanda kanıtlamış olmak… Bu konuda kendimden çok hoşnut olduğumu söylemeliyim… Pozitif ayrımcılık yaparsak eğer kadın olarak mesleğe ve profesyonel mutfağa kadın elinin değmesinin aslında ne harikulade bir şey olduğunu gösterdim.